Kişisel Deneyim
Ailemdeki kadınlar güçlü kadınlardır.
Öğleden sonra güneşinin sıcak ışığıyla aydınlanan terasta, annem, büyükannem ve ben, nane çayı ve kaab el ghazal eşliğinde oturuyoruz. Gülüyoruz ve son aylarda hayatlarımızda neler olup bittiğini anlatıyoruz; sanki annemle sürekli konuşup her şeyi birbirimize anlatmıyormuşuz gibi. Ellerimdeki kınanın kurumasını beklerken büyükannemin sözlerini ve annemin tatlı kahkahasını dinliyorum. Ailemin üç kuşağından kadınlarız, bundan daha fazla gurur duyamazdım. Annem, hatırladığım kadarıyla ailemizi yorulmadan ayakta tutan kişi. Kırışıklıkları biraz daha belirgin, saçları biraz daha gri. Zaman geçiyor. Yanımızda, üçümüzün bir arada olmasına sevinen Lalla var. Bu an çok değerli; yaşadıklarımız tenimize ve gözlerimize kazınmış — ve bu da bizi daha da güzel yapıyor. Gençken büyükannemin okumasına izin verilmemişti çünkü kadınlar ev ve aileyle ilgilenmek zorundaydı. Şimdi ise üniversiteye giden ve moda alanında çalışma hayalimin peşinden koşan bir torunu olduğu için çok gururlu. Annem ise, büyük mücadeleler vererek iş dünyasında kendine yer açtı. Sonra her şey yoluna girmiş gibiyken, hayatının ve ailesinin tadını çıkarmak yerine, babamdan uzaklaşmak için, içinde daha da büyük bir güç bulmak zorunda kaldı; çünkü babam giderek daha da şiddet eğilimli olmuştu.
Ben büyüdüm… Maalesef bir akşam, bir arkadaşımla eve dönerken bir grup erkek tarafından tacize uğradık. Bizi utanmadan tecavüz edip orada, paramparça bir halde bıraktılar. O dehşetten sonra iyileşmek kolay olmadı, ama ailemin desteği bana güç verdi.
Yaşadığımız zorluklar zaman zaman aşılamaz görünse de, şimdi üçümüz de mutluyuz.
Ama karnımdaki bebeği düşündüğümde, midemde büyüyen bir öfke hissediyorum. Onun bizim yaşadıklarımızı yaşamasını istemiyorum. En azından, hayatını biraz daha kolaylaştırmak için elimden gelen her şeyi yapmaya kararlıyım.
Bu hikaye güçlüdür ve ardından gelen veriler, onun hiç de yalnız olmadığını gösteriyor…
Fas’ta kadınlar, aile içinde ciddi ayrımcılıklar ve eşitsizliklerle karşı karşıya kalmaktadır. 2019 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, kadınların %57’si önceki 12 ay içinde en az bir tür şiddete maruz kalmıştır. Bu şiddet psikolojik, fiziksel veya ekonomik olabilir. Yasal alanda kaydedilen ilerlemelere rağmen, aile içi şiddeti meşrulaştıran kültürel inançlar varlığını sürdürmektedir. Nitekim Faslıların yaklaşık %24’ü, bazı durumlarda bir erkeğin eşine karşı güç kullanmasının haklı olabileceğini düşünmektedir. Kadınların yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir diğer önemli unsur ise iş dünyasında karşılaştıkları yasal ve kültürel engellerdir. Kadınlar, erkeklerle eşit haklara her zaman sahip olamamakta; bu durum hem fırsatlara erişim hem de iş güvencesi açısından dezavantaj yaratmaktadır ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını zorlaştırmaktadır. Liderlik pozisyonlarında kadın temsiliyeti oldukça düşüktür; kadınlar, yetkinlik ve becerilerine rağmen üst düzey kurumsal ve yönetsel pozisyonlardan çoğunlukla dışlanmaktadır. Pek çok kadın, güvenlik kaygıları nedeniyle gece yalnız dışarı çıkmaktan kaçınmaktadır. Araştırmalar, kadınlar için gece güvensizliğinin en önemli endişelerden biri olduğunu ve bu durumun onların kamusal yaşama katılımını ve hareket özgürlüğünü ciddi şekilde sınırladığını ortaya koymaktadır. Ayrıca Faslı kadınlar, üreme sağlığı alanında da yasal kısıtlamalarla karşı karşıyadır. Kürtaj gibi hizmetlere erişim oldukça sınırlıdır ve aile planlamasına ilişkin kararlar, çoğu zaman kadınların özerkliğini azaltan kültürel ve yasal normların etkisi altında kalmaktadır.