Kişisel Deneyim
Türkiye’den geliyorum ve boşanmış ebeveynlerin tek çocuğu olarak büyüdüm. Çocukluğumda çok şanslıydım. Benim bir annem vardı, ama annemin bir annesi hiç olmamıştı ve bu hep içimi burkardı. Babamı terk etmeye karar verdiğinde, etrafındaki herkes ona “Peki, şimdi ne yapacaksın, tek başına?” diyordu. Ama kimse çıkıp da ona “Kızım, kendine inan. Yalnız değilsin, sadece kendine ve yapabileceklerine güven.” demedi. Büyüdükçe etrafımdaki kadınları daha iyi anlamaya başladım. Belki de bu, onlarla aynı sıkıntılara ortak olmaya başladığım içindi. Hayatımda kaybettiğim ilk önemli kadın figürü babamın annesi, yani babaannem oldu. Beni o büyüttü. Küçükken biri bana “Babanı mı daha çok seviyorsun, anneni mi?” diye sorduğunda, cevabım hep “Babaannemi” olurdu. Kadın olmanın zorluklarını sadece annemde değil, onda da defalarca kez gördüm. Eşi yıllar önce vefat etmişti ve üç çocukla dul kalmak herkesin dilindeydi. Küçükken hep merak ederdim, neden hiç yeniden evlenmeyi düşünmedi diye. Büyüyünce anlayacağımı sanmıştım, ama bu yaşıma geldim, hâlâ anlamış değilim. Belki de anlayamıyorum çünkü onu asıl korkutan şeyin ne olduğunu bilmiyorum. Belki yeniden kendisini dövecek bir kocası olsun istemedi. Belki üç oğlu ona “Biz başka bir adam istemiyoruz bu evde.” dedi. Belki insanlar “Bu yaşta hâlâ evlenmek mi istiyor, bak hele meraklıya!” diyecekler diye çekindi. Gerçek sebebin ne olduğunu bilmiyorum, ama tek bir hikâyeden ibaret olmadığını biliyorum. Onun arkadaşları da tıpkı kendisi gibiydi. Belki de evde bulamadığı huzuru onların yanında buluyordu. Beş yaşındayken elimi tutar, beni de arkadaş buluşmalarına götürürdü. Bu buluşmalar hep birinin evinde olurdu. Çok iyi hatırlıyorum, hepsi o kadar güzeldi ki, özenle giyinirler, sanki bir orduyu doyuracakmış gibi yemek yaparlar, yer içer ve hep birlikte dertleşirlerdi. Bu düzenli buluşmaların sebebini hiçbir zaman tam olarak anlayamadım. Ama bildiğim bir şey var, tek bir sebebi yoktu. Belki bir arada olmanın, hayatta hissetmenin tadını çıkarıyorlardı. Belki o gün, en azından bir kere olsun kendileri için hazırlanıyor ya da hazırlanmayıp, kendileri olmanın keyfini sürüyorlardı. Konserve kutusunu bile açmayı bilmeyen adamlara yemek hazırlamak yerine, kendi ruhlarını doyurmak için toplanıyorlardı. Moral bulmak, kahkahalarla gülmek, bir günlüğüne bile olsa ‘kadın dediğin şöyle oturur, böyle davranmaz’ diyenlere inat, yerde bağdaş kurup oturmak için… Terlediğinde fanilasını çıkarıp bir kenara koymak ve belki de arkadaşlarıyla, bu küçük salonda, bir daha asla yargılanmadan yaşayabileceği bir ömrün hayalini kurmak için… Yirmi kadın bir araya geldiğinde, o güzel parfüm kokuları üstlerine sinmiş halde evden çıktıklarında, konuşacakları şeyler hiç bitmezdi ama zamanları tükenirdi, çünkü her birinin evinde onları bekleyen görevleri vardı. Babaannemin evine döndüğümüzde, pencerenin önüne oturur, hava kararsın diye beklerdim, çünkü annem ancak karanlık çöktüğünde işten dönerdi. O geldiğinde beni alır ve birlikte evimize giderdik. Annemle babam boşanmadan önce, beni birlikte almaya gelirlerdi. Yaşım büyüdükçe, babaannemde kalmayı bırakıp, evde yalnız kalmaya başladım. Annemi işten beklerken, pencerenin önünde oturur, geçen kırmızı arabaları sayardım. Heyecanla zile basılmasını beklerdim. Annem hep koşa koşa gelirdi, çünkü bütün gün beni özlemiş olurdu. Ama şimdi düşünüyorum da, acaba her şeyi doğru mu anlamıştım? Belki de sadece beni görmek için değil, aceleden ya da korkudan koşuyordu. Büyüdüm. Artık o eski teyzeler yok, salonda toplanıp bana “Kendine iyi bak” diyen kadınlar yok. Tüm evi yemek kokularıyla dolduran bir babaanne de yok. Annem de artık uzağımda ama bir şeyi hiç unutmadım: o kadınların bir araya geldiğinde nasıl güzel kahkahalar attıklarını. Ne sokakta ne evde olabilen o kadınların kahkahaları, her bir arkadaşımın yanına oturduğumda, hep kulaklarımda çınlayacak. Çünkü anlayamadığım şeyler bana, unutmamam gerekenleri öğretti.
Bu hikaye güçlüdür ve ardından gelen veriler, onun hiç de yalnız olmadığını gösteriyor…
Cinsiyet eşitsizliği, Türkiye’de önemli bir sorun olmaya devam etmektedir ve bu eşitsizlik, iş gücüne katılım, eğitim ve siyasi temsil gibi çeşitli alanlarda belirginleşmektedir. Bazı alanlarda ilerleme kaydedilmiş olsa da, özellikle kırsal ve muhafazakar bölgelerde sayısız engel hâlâ devam etmektedir. İşte Türkiye’deki cinsiyet eşitliği mücadelesini vurgulayan bazı önemli istatistikler:
- İş Gücüne Katılım
- 2024 itibarıyla, kadınların iş gücüne katılım oranı sadece %36 iken, erkeklerin oranı %70’in üzerindedir.
- Bu eşitsizlik, özellikle kırsal ve muhafazakar bölgelerde daha belirgindir; burada geleneksel cinsiyet rolleri, kadınların ekonomik fırsatlarını sınırlamaktadır.
- Eğitim
- Kadın okuryazarlık oranı %93,56 iken, erkek okuryazarlık oranı %98,78’dir.
- Güneydoğu Anadolu bölgesinde, 15 yaş ve altındaki kızların yaklaşık %45’i okuryazar değildir, bu da eğitim erişiminde önemli bölgesel eşitsizlikleri göstermektedir.
- Kadın Cinayetleri
- 2024’te, Anıt Sayaç verilerine göre 447 kadın öldürülmüştür.
- “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” aynı yıl 411 kadın cinayeti bildirmiştir.
- 2008 ile 2019 yılları arasında toplamda 3.185 kadın öldürülmüş, 2019’da zirveye ulaşarak 474 kadının hayatını kaybetmesine yol açmıştır.
- Bu kurbanların %97,5’i, tanıdıkları erkekler tarafından öldürülmüştür ve en yaygın failler ise kocalardır.
- Ateşli silahlar, 2024’teki kadın cinayetlerinin %57’sinde en sık kullanılan silah olmuştur.
- İş hayatında kadın varlığı
- Kadınlar, kamu hizmetlerinde %8,8, özel sektör yönetim kurullarında %13,3 ve bakanlık pozisyonlarında %3,4 oranında temsil edilmektedir; bu da karar alma organlarında ciddi bir alt temsil oranını göstermektedir.
- Hukuki Koruma ve Uygulama
- İstanbul Sözleşmesi gibi yasaların uygulanmasına rağmen, Türkiye 2021 yılında bu sözleşmeden çekilmiştir.
- Bu çekilme, kadın hakları grupları tarafından protesto edilmekte ve eleştirilmektedir, çünkü bu adım cinsiyete dayalı şiddetle mücadele çabalarını zayıflattığına inanılmaktadır.
Daha fazla bilgi ve bireysel vakaları incelemek için Anıt Sayaç projesini ziyaret edebilirsiniz: Anıt Sayaç Projesi.